Basın özgürlüğü farklı seslerle konuşuldu
-
8.05.2020
Türkiye’nin duayen gazetecileri, basın özgürlüğünü konuştu. Maltepe Belediyesi sosyal medya hesaplarından yapılan Dünya Basın Özgürlüğü Günü özel yayınında, usta gazeteciler buluştu. Moderatörlüğünü gazeteci Necdet Saraç’ın üstlendiği programın ev sahipliğini, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç yaptı.
Maltepe Belediyesi, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde görüşleri geniş bir yelpazeye yayılan gazetecileri dijital ortamda bir araya getirdi. Moderatörlüğünü gazeteci Necdet Saraç’ın yaptığı ve bir ilk olma özelliği taşıyan programa gazeteci Fikret Bila, Barış Yarkadaş, Deniz Zeyrek, Saygı Öztürk, Mahmut Övür, Akif Beki, Hadi Özışık, Ersoy Dede, Yazgülü Aldoğan, Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül ile Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç katıldı.
“BUGÜNÜ PAS GEÇEMEZDİK”
Kendisi de aynı zamanda gazeteci olan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, şunları söyledi: “Yaşanan salgın nedeniyle, yaklaşık bir aydır kültür sanat çalışmalarımızı dijital ortamdan halkımıza ulaştırmaya çalışıyoruz. Evlerinde kalmak zorunda olan vatandaşlarımıza ulaşarak, bir nebze olsun can sıkıntılarına ilaç olmak istiyoruz. Korona sürecinde daha da belirginleşen, tüm dünyada basın ihlalleri ve baskıları gündemdeyken, uzun yıllar bu mesleğin içinde bulunan biri olarak bugünü pas geçemezdik. Yerel bir makam olarak biz de basınla içli dışlıyız. Hem gazeteci kimliğim, hem de yerel yönetici yönümle buradayım bugün. İstedik ki; nerede yazdığına bakmaksızın farklı gazetecilerimiz Maltepe ekranında bir araya gelsinler, basının sıkıntıları ve geleceğiyle ilgili konuşalım.”
“180 ÜLKE İÇİNDE SIRAMIZ 154”
Yaklaşık iki saat 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü özel programına ikişerli gruplar halinde sırayla bağlanan gazetecilerin dikkat çektiği detayların ilki, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) tarafından hazırlanan 2020 yılı basın özgürlüğü endeksinde Türkiye’nin 180 ülke arasında 154'üncü sırada yer alması oldu.
"OTO SANSÜR UYGULANIYOR"
Basın özgürlüğü açısından geri gidişin farkında olduklarını belirten gazeteci Saygı Öztürk, “Basın özgürlüğü halk adına kullanılan bir yetkidir. Gerçeklerden koparılınca, gerçekleri söyleyenler de dışlanıyor. Bir yazı yazdığımız zaman meslektaşlarımızdan ağır eleştiriler alıyoruz. Hedef haline getiriyorlar. Son dönemlerde yargıyla terbiye ediliyoruz. Yoğun bir biçimde oto sansür uygulanıyor. Bu haberi yazarsam başım belaya girer, en iyisi hiç yazmayayım yaklaşımı hakim” dedi. Basın özgürlüğü kapsamındaki meselelerin özünün ayrımcılık ve kapsayıcılık meselesi olduğunu ifade eden gazeteci Akif Beki de, “Çoğulculuk gözettiğiniz için moderatörümüz Necdet Saraç ve Ali Başkanı kutlarım. Özgürlüğü sadece kendi gibi olanlara tanımak ayrımcılıktır. Farklılıklar yoksa özgürlüklerin de anlamı yoktur. Türkiye ne kadar demokratikse basın o kadar özgürdür. Bugün yaptığınız şey doğru bir örnek. Umarım diğer belediyelere de örnek teşkil eder” diye konuştu.
“TATLI DİLLE BİRBİRİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ”
Yayının bir diğer konuğu gazeteci Hadi Özışık ise kendi politikasını yürüten, kendi istediği lideri destekleyen muhalif yayınlar gibi hükümete yakın ve kendine özgü bir yayın yapan basın organları olduğunu hatırlatarak, “Türkiye’de kutuplaşma yok değil. Baskı varsa her mahalleye var. Önümüzdeki günlerde özellikle korona, bizi ne olursa olsun eve tıktı. Birbirimizi boğazlamak yerine anlamamız gerekiyor. Zehirli dil yerine tatlı dille birbirimize sahip çıkmalıyız” dedi. Gazeteci Mahmut Övür, batıdaki kartellerin, istihbarat örgütlerinin yönettiği medyanın yanında kendi medyamızın haline oturup şükredilmesi gerektiğinin altını çizerek, “Kutuplaşmanın had safhada olduğu dönemden geldik, geriye dönüp bakınca insafsızlık yapmamak gerekir. Medyada mevzuat açısından hiçbir sıkıntı yok ama uygulamada var. Terörün, FETÖ’nün olduğu bir ülkede katı kurallar olması da doğaldır” şeklinde konuştu.
“SİYASETÇİLER ELEŞTİRİLMEKTEN, DENETLENMEKTEN KORKMASINLAR”
Sözlerine teşekkür ederek başlayan gazeteci Barış Yarkadaş, “Maltepe’nin başarılı başkanı Ali Kılıç’a teşekkür ediyorum. Eski bir gazeteci olarak gazetecilerin halinden anlar. Ali ağabey, önümüzdeki Anneler Günü ve 19 Mayıs gibi önemli günlerde yine başı çekecektir diye düşünüyorum” dedi. Geçtiğimiz nisan ayı içinde bir gazetecinin tutuklandığını, 3 gazetecinin gözaltına alındığını, 3 gazeteci hakkında suç duyuru olduğunu, 8 gazetecinin ifade verdiğini, 5 gazeteciye soruşturma açıldığını, 11 gazeteciye dava açıldığını, 4 gazeteciye para cezası kesildiğini, bir gazeteciye silahlı saldırı düzenlendiğini ve 4 gazeteye para cezası kesilip, 2 haber programına da durdurma cezası verildiğini kaydeden Yarkadaş, “İktidarı eleştirmek bir suç olarak görülüyor. Böyle bir günde, insanların kendileriyle hesaplaştığı bir dönemde önemli bir platform yarattınız. Siyasetçiler eleştirilmekten, denetlenmekten korkmasınlar” çağrısında bulundu.
Başarılı gazetecilik hayatının ardından yerel yöneticiliğe geçen Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül de, gazeteciliğin her zaman tehlikeli ve iktidarlar tarafından denetlenebilir olduğunu hatırlatarak, “Sadece haber yazdıkları, işlerini yaptıkları için gazeteciler hapiste; yargılananlar, hapse girme tehlikesinde olanlar var. 3 Mayıs bizim hepimiz bakımından sıkıntılı bir gün. Cezaevinde arkadaşlarımız varken nasıl halimize şükredelim; suç işleme muafiyeti kimsenin yok elbette ama haber yazdığı için hapse atılır mı? Haberi okuyup okumama, inanıp inanmama halka kalmıştır, haber yargı için yapılmaz. Bu salgın varken, infaz yasası çıkmışken üstelik, düşünce suçlusu insanların hapiste olması başlı başına bir konu” dedi.
“BİREYSEL GİRİŞİMLERLE GAZETECİLİK YAPANLAR VAR”
Telefonla yayına katılan Fikret Bila, laik cumhuriyeti kurarak devrim gerçekleştiren Türkiye için, 154. sırada olmanın yakışmadığını ifade ederek, "Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerle kurduğu Türkiye’ye yakışan bir sıralama değil. Bugün itibariyle denetim işlemi yok, halkı aydınlatma işi yok, özgür basından bahsetmemiz çok zor. Medya siyasal güce bağlı olarak sermaye değişikliğine gitti, iktidar aparatı haline geldi. Bireysel girişimlerle gazetecilik yapmaya devam ediyor arkadaşlarımız, emek yoğun bir mücadeleyle gazetecilik yapmaya devam ediyorlar. Bu mücadeleyi sürdüren arkadaşlarımı kutluyorum. Küçük ama etkili gazetecilikler önem kazanacak, internet medyası büyüyerek devam edecek” diye konuştu.
“GAZETE PATRONU HOLDİNG SAHİBİYSE ÖZGÜRLÜKTEN BAHSEDEMEYİZ”
Gazeteci Deniz Zeyrek, “Gazetecilikte devletle sorun hiçbir zaman bitmedi ama asıl sorunumuz, gazete sahiplerinin başka işler yapıyor olmasıdır. Bir gazete patronu büyük holding sahibiyse, gazetecilikte özgürlükten bahsedemiyorsunuz. Ben cumhurbaşkanlığı faaliyetlerini takip edemiyorum, akreditasyon denen bir uygulama var. Karar vericilerle gazeteciler arasında görüş ayrılığı olunca, bu tür şeyler ortaya çıkıyor. Bir bilgiye ihtiyacın oluyor, muhatap bulamıyorsun. Sağlık bakanının toplantılarına internet medyası dahil herkes katılıyor, bir tane terbiyesizlik yaşanmadı. Eğer bir gazeteci işini yaparken kendini özgür hissediyorsa, orada basın özgürlüğü vardır” şeklinde konuştu.
Gazeteci Ersoy Dede, basın özgürlüğü meselesinin sadece bugünün ve sadece Türkiye’nin meselesi olmadığına dikkat çekti. Dede, “Herkes durduğu yerden nasıl görüyorsa onu anlatıyor. Herkes kendi dünyasında kim sansüre uğruyorsa onu gördü. Her gazetecinin, her bakkal gibi, her doktor gibi bir fikri var, herkesin bir dünya görüşü var” dedi.
“KORONA DEĞİL, KUTUPLAŞMA HASTA EDECEK”
Programın son konuğu gazeteci Yazgülü Aldoğan da, basın özgürlüğü ödülünü kendisinin de yazdığı gazete olan Cumhuriyet’e verilmesinin nedenini, yazılan her haberin savcının önüne gidiyor olmasından, gazetecilerin yaptıkları haberler için ifade çağrılmasından kaynakladığına değindi. Aldoğan, “Bu korona günlerinde, salgınla baş etmekten çok bu kadar tehlike varken, ortamı gerip kutuplaşmayı arttırmak isteyenlere daha çok sinir oluyorum. Sağlığımı kaybedersem bundan kaybedeceğim.” diye konuştu.